Eflani, Güngören Köyü Tarihi ve Bilgileri

GÜNGÖREN KÖYÜ

Eflani’nin 7 km batısında yer alan Güngören Köyü, Afşar, Müftüler istikametindedir. Ahatlar, Maylat, Pınarlar, Şeyhoğlu, Mahmutlar Mahallelerinin yer aldığı geniş bir alana Güngören köyü denmektedir. Güngören köyü’nün eski adı Mevrük’tür. Mahmud’a Çamlığı, Gedikdağı, ve köy koruları gibi ormanlar ile çevrili geniş ve düz bir araziye sahip olan Güngören köyü 36 hane açık olmak üzere toplam 50 hane civarındadır. Güngören Köyü’nün komşuları ise batıda Emirler Köyü, kuzeybatıda Acıağaç Köyü, doğuda Müftüler Köyü, güneyde Kıran ve Kocacık Köyleri bulunmaktadır. eflanim.com
Kuzeyde Hasantarlası, doğuda Mahmud’a çamlığı ve türbe, güneyde Gedikdağı ile Akyokuş mevkileri arasındaki düz bir arazi üzerinde kurulu olan Ahatlar mahallesi 13 hane açık olmak üzere toplam 18 hane civarındadır. Güngören Köyünde bayram namazları Ahatlar Camii’nde kılınır. Mahalle halkı misafirlere yemek ikram eder. Kandil ve ziyrat adetleri devam etmektedir. Halkının çoğu tarım hayvancılıkla uğraşırlar. Gurbette olanlar ise genellikle nakliyecidir. Gelenek ve göreneklerin devam ettiği Ahatlar mahallesinde her yıl köy imamına 2’şer 3’er yarım buğday verirler.
12 hane açık olmak üzere 14 hane civarında olan Maylat Mahallesi, batıda Meşelik korusu ile doğuda Maylat çayı arasındaki hafifçe bir tepe üzerinde kuruludur.
Mahmud’a Çamlığı eteğinde güneye meyilli bir arazi üzerinde kurulu olan Mahmutlar Mahallesi ise 6 hane civarındadır. Yazları su azaldığından içme suyunu Mahmud’a pınarından alırlar.
Maylat Çayı kenarında düz bir arazi üzerinde kurulu olan Pınarlar Mahallesi ise 5-6 hane civarındadır. Etrafı hatıl ağaçtan yapılmış, iki mezardan oluşan tarihi türbe bu mahallededir. Türbe içinde herhangi bir tarih olmamakla birlikte mermer taştan kavuk şeklinde yapılmış mezar başlığı kırık vaziyette olup, yakınındaki taşta 1191 yılı diye bir kayıt vardır. Muhtemelen hicri olan 1191 tarihi miladi olarak 1777 -78 yıllarına tekabül etmektedir. Ramazan Çalışkan
Güngören Köyünün en azlık mahallesi olan Şeyhoğlu, Acıağaç yolu istikametindedir. 3 haneden oluşan Şeyhoğlu Mahallesi, doğuda Karaoğlan, kuzeyde Deretarla ormanları arasında güney batıya meyilli bir arazi üzerinde kuruludur. Şeyhoğlu mahallesinde bulunan etrafı hatıllarla çevrili olan Şeyhoğlu türbesinde üç tane mezar vardır. Ayrıca türbe içinde 12 daldan oluşan geyik boynuzu başı ile birlikte durmaktadır. Rivayete göre, ikisi erkek biri kadın olan bu zatlar bir ırgatlık(hasat) mevsiminde ortadan kaybolurlar. Bir zaman sonra kanlı elbiselerle köye döndüklerinde, soranlara bir savaşa katıldıklarını söylerler. Burada yatan zatlar fakir bir aile oldukları için geçimlerini, her sabah kendiliğinden gelen geyikleri sağarak karşılarlar. Dindar ve Allah dostu olan bu zatlar için her gün aynı saatte gelen geyikler sağılmalarının ardından kimse görmeden gözden kaybolmaktadırlar. Geyik sütünden elde ettikleri yoğurt, süt, yağ, çökeliği pazarda satarak geçinirler. Hiçbir şeyleri olmayan bu zatların geçimini merak eden ve haset eden bir kiş,i bir sabah gizlendiği yerdeki koğuş yivüğünden a olanları görünce bu kimselerin Geyik sağdıklarını her yerde konuşur. Bu durum üzerine geyikler artık gelmez olur. Nitekim bugün türbede bulunan boynuzlu Geyik başı rivayeti doğrular niteliktedir. Türbenin hangi tarihe ve kimlere ait olduğu bilinmemektedir. Bu hususta rivayetten başka bir kayıt yoktur. Ancak türbenin kapı girişindeki hatıl üzerine oyulmuş vaziyette, 1282 tarihi kayıtlıdır. M. 1864-65 yıllarına tekabül eden bu tarih muhtemelen türbenin yapılış tarihidir. Rivayete göre türbeye zarar veren yada zarar vermeye çalışanlara bir rahatsızlık geldiği söylenmektedir. Hatta bu civarda yayık çalkalayıp da yağ tutturamayanların bu türbeden taş alıp yayığın bir kenarına koydukları ve aynı taşı yerine iade etmeleri suretiyle yağ elde ettikleri söylenmektedir. Ahatlar İmamı Fikriş Bal Hocanın refakatinde gezdiğim Şeyhoğlu mahallesinde bizi hanesinde konuk eden Müftüler Muhtarı Hasan Atasoy bey, bizimle yakından ilgilendi. Türbe ile kimin ilgilendiğini sorduğumda, hanımı Muhterem teyze’nin türbeyi silip süpürdüğünü öğrendim. Bu türbede yatan zevatın Muhterem Teyze’ye Rüyay-ı sadıkta görünmüş olmalarını söyledim. Muhterem teyze bir gece rüyasında bu zatları görmüş, içlerinde biri muhterem teyzeyi göstererek “bize bu kadın bakıyor. Allah razı olsun, der. Muhterem teyze onlara ne yiyip ne içiyorsunuz diye sorar. Onlarda bizim rahatımız iyi deyip kaybolurlar.” Mahallenin adı bu türbedeki zatlardan kalmadır.

Adların kaynağı ve tarihçe

Güngören köyü, Osmanlı muhasebe kayıtlarında, salnamelerde, nüfus ve tapu tahrir defterlerinde “Mevrük” olarak geçmektedir. Sonradan Güngören olarak değiştirilmiştir. Mevrük; Türkçe kelime olmamakla birlikte Mevrik, ya da Mevrek kelimesi ile aynı kökendendir. Mevrek adındaki ” evr” bölümü, bolsu, gürsu anlamındadır, sonundaki “ek” (mevr-ek ) ise, İran dilinde küçültme takısıdır. Yani Gürsu -cuk anlamındadır. Bu hususta diğer bir görüş ise , Bizans imparatoru Maurikios’un 590 yıllarında kurduğu, kısaca Maurike denilen kentin adının 497 ,Maurike – Mevrik – Mevrük diye dönüştüğü şeklindedir. eflanim.com
Pınarlar ve Mahmutlar adları ise birer yer ve şahıs isimleri iken, Ahatlar, su anlamına gelen “Akha” kelimesi ile aynı kökten türemiş olmalıdır. “Maylat” ise halkın dediği gibi Malyatdan Maylat olmuş değildir. Maylat; Türkçe bir kelimeye benzemediği gibi herhangi bir kaynakta böyle bir isme rastlamış değilim. Sadece Maylat adının başındaki ” Mayla(Myla), “değirmen” anlamına gelmektedir. 498 Nitekim Ahatlar, Maylat ve Mevrük gibi adlar Türkler döneminden önceye ait bir kültürün dilinden gelmişlerdir. Çünkü Güngören ve civarında eski medeniyetlere ait höyük, tümülüs yerleşim alanları, Arslan heykeli, bina sütunları bulunmaktadır. Nitekim bölgede yaptığım araştırma ve gezide, köy civarında Bizans yada Roma döneminde çok önemli bir kişiye ait olduğu belli olan şatoya benzer bina kalıntılarına rastladım. Bu civarda bulunan mermer sütunlar, heykel altlıkları, ve benzeri eserler bunu göstermektedir. Bu duruma göre Göngören köyü ve civarında önemli yerleşmeler olduğu açıktır. 1071 yılından sonra Anadolu’da Eflani’nin Türkleşmesi döneminde yöreye kimlerin geldiği ve halkın hangi Türkmen oymağından olduğunu kestirmek güçtür. Çobanoğulları ve Candaroğullarından sonra Osmanlı hakimiyetine geçen Eflani ve Mevrük köyü halkının buraya 1530 yılından önce geldikleri kesindir. Zira 1530 yılı muhasebe kayıtlarına göre köy, bir divan köyüdür. Bu tarihte köy 50 hanedir. Hasılı ( yıllık geliri) ise 2820 akçedir. Aynı tarihli defterde yıllık geliri 246 akçe olan vakıf kaydında “Eflani’den Mevrük divanından Mevlana Yakub Fakih vakfı” yazılıdır.
Bu duruma göre Mevrük halkı bu bölgeye 1530 yılından önce gelip yerleşmişlerdir. Mevlana Yakub Fakih adına bulunan vakıf kaydı ise bu şahsın bu köyden olduğunu akla getirmektedir.
Nüfus

H.937 – M,1530 yılı
Hane 50 – T. Nüfus 305

H.1314 – M.1897 yılı
Hane 29 nüfus 188
1940 1950 1960 1970
KADIN 116 138 138 155
ERKEK 87 129 135 123
TOPLAM 267 267 273 278

1985 1997 2000
220 128 127

2004 yılı itibari ile açık kayıtlar toplam : 756
2004 yılı itibari ile kapalı kayıtlar toplam : 638’kişidir
2012 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayımına Göre; Toplam; 106, Erkek; 45, Kadın; 61 Kişi Şeklindedir.
Kaynak: H. Lütfi Ersoy’un hazırlamış olduğu Eflani’nin Tarihi ve Köyleri kitabı

Muhtarlar;

2019 Yerel Seçimleri Muhtarı; Bahattin Özkan

Konu Hakkında Görüşünüzü Paylaşın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir